Sayfalar

8 Haziran 2016 Çarşamba

kırık kadans

Akıl yürütmenin ve bilinçdışı fikirler ağının yaşanan duruma bir çerçeve sağlayabilecek tamponu yoktur.beden deneyimi doğrudan doğruya kayda geçirilmiştir.ilk inervasyon kaydını alacak başka bellek izi dizilimleri yoktur.yani temsiller arasında insan konuşması için gerekli olan boşluklar yoktur.bunun yerine tümce söz almıştır.
temsil kendini mevcudiyet olarak ve im de bizzat şey olarak sunmak istedikleri anda yazı tehlikeli olur.
''Ayaklarımın altını yalıyor kaldırımlar. Yer çekimi dökülen ağırlığı itiyorcasına tepkili, ayaklarımın itinalı ilerleyişinde ayakkabının içinde hapsolan parmaklarım can çekişiyor, adımlarım itiyadını yitirmiyor. Yeni evlenmiş bir dişinin ayaklarına olan bağımlığının başka bir bedende enerjisel özgürlüğünün şaşkınlığına benzer yüzeyselliği var, tikkk tukkkk takkk. Derin bir nefesle rüzgarın ağır nem kokusunu üzerime hoyratça dökülüşünün soluması kısa ve kesik dökülüyor, başımı bir pusulanın yönünü arayışının sersemletici dönüşleri gibi kısa ve kesik çevirerek, denizin kokusuyla burnumun çekimine ,tuz ile dilimin özlemini birleştirme eylemlerimin; avını yakalamış bir avcının öz güvenindeki derin açıkların bir anda kısa ve kesik kapanışlarının göz bebeğine yaptığı basının gösterişine benzer bir gösteriş ve parlaklıkla buluşuyor gözlerim. Gözlerim denizi soyuyor çırılçıplak bırakırcasına itinalı dokunuşlarla değiyor. Kokluyorum. Boynumdan aşağıya rüzgarın nefesi soluyor, saçlarım on sekiz yaşındaki kızın salıncakta salınmasının yarattığı cazibe kadar hoyrat. Derin bir nefesle denizin koynundan tuzu çekiyor burnum bir nargile hoşluğu yaratıyor genzimde, genzimde uyuyan mentayla birleşip akciğerlerimde amansız boğuluyor kısa ve kesik soluyor. Her ilerleme başlangıçta gördüğünün ancak yarı büyüklüğündedir, ilerliyorum başlangıçtan büyüyen bir hızla denize yaklaşıp büyüklüğüyle yarı küçülüyorum. Elimdeki gazetenin hışırtısı yüksek ökçeli ayakkabılarımın yüzeysel dokunuşlarında ki sese karışıyor, tiktuk tak hışş. Denizi tamamen kucaklayan bir kafenin açık alanındaki boş bir masaya oturuyorum. Otururken gül kurusu etekliğimi kışkırtıyor rüzgar etekliğime söz geçiremiyorum, bacaklarım birbirine dokunmak ve sarılmak ayrı uçlarda kalmanın ve birbirine kavuşmanın özlemiyle bir simetriyle sarılıyorlar, bacak bacak üstünde, üstünde rüzgarın kışkırttığı gül kurusu etekliğimin dokunuşlarıyla oturuyorum.
eklenti herzaman başka bir eklentinin ikamesidir.
rüyanın uyanıklıkla karşıtlığı da metafiziğin bir temsilidir.ya rüya sahnesi her zaman bir yazı sahnesiyse.....