23 Aralık 2016 Cuma
23 Eylül 2016 Cuma
6 Eylül 2016 Salı
bakış ve ses ya da gözün belleği
Güya Tanrının hep birlikte olalım diye çizdiği
Bir salon
Ben o salona varıncaya kadar
Tanrı yok -ne kadarda geçmiş aradan-
Salon ki otelin salonu yani
Ve dirilmiş ölüler ayakta
Bir ikon tasviri gibi
Ya da bir Bruegel tablosundaki çılgın
Belli bir zaman parçasını kımıldatıp da içinden
Sayısız zamanlara götüren
O birtakım adamlar
Ki artık ölü bile değil hiçbiri, değil de
Gelecek bir zamanı ısırır gibi
Kocaman dişleriyle
Avurtları, göbekleri ve falluslarıyla
Yani kaç yerinden delinmiş olmalı ki dünya
Dünya desem dünya
Değil desem değil
Yaralı bir hayvan gibi soluk soluğa.
Edip Cansever
29 Ağustos 2016 Pazartesi
see the cradle?
tanri yaratti camuru,
tanri yalnizlik cekti.
tanri camurun birazina "kalk!" dedi
tanri "yaptiklarima bak" dedi, "tepelere, denizlere, goklere, yildizlara".
kalkip bakan camurun birazi da bendim.
ne kismetliyim, ne kismetli camurum.
ben, camur, kalktim ve tanri'nin ne guzel isler yaptigini gordum.
aferin lan, tanri!
senden baskasi yapamazdi bunu, tanri, ben yapamazdim sahsen.
kendimi minicik hissediyorum seninle karsilastirilinca.
kendimi azicik da olsa onemsemem icin, kalkip cevresine bile bakamayan camurlari dusunmem gerekiyor.
ben ne kadar zenginim, camurun cogu ne kadar yoksul.
mersi bu onura!
simdi camur yatip uyuyacak gene.
ne guzel anilari var camurun!
ne ilginc baska oturan camurlar tanidim!
ne gorduysem cok sevdim!
iyi geceler.
simdi cennete gidiyorum.
sabirsizim.
cunku vampeter'imi ogrenecegim
ve karass'imin da kimler oldugunu
ve karass'imin sizler icin yaptigi iyilikleri.
tanri yalnizlik cekti.
tanri camurun birazina "kalk!" dedi
tanri "yaptiklarima bak" dedi, "tepelere, denizlere, goklere, yildizlara".
kalkip bakan camurun birazi da bendim.
ne kismetliyim, ne kismetli camurum.
ben, camur, kalktim ve tanri'nin ne guzel isler yaptigini gordum.
aferin lan, tanri!
senden baskasi yapamazdi bunu, tanri, ben yapamazdim sahsen.
kendimi minicik hissediyorum seninle karsilastirilinca.
kendimi azicik da olsa onemsemem icin, kalkip cevresine bile bakamayan camurlari dusunmem gerekiyor.
ben ne kadar zenginim, camurun cogu ne kadar yoksul.
mersi bu onura!
simdi camur yatip uyuyacak gene.
ne guzel anilari var camurun!
ne ilginc baska oturan camurlar tanidim!
ne gorduysem cok sevdim!
iyi geceler.
simdi cennete gidiyorum.
sabirsizim.
cunku vampeter'imi ogrenecegim
ve karass'imin da kimler oldugunu
ve karass'imin sizler icin yaptigi iyilikleri.
19 Ağustos 2016 Cuma
auteur/gerçeklik içinde gerçekleştirme olanaksızlığının olasılığı
delilik ve kışkırtıcılık bize bakar
16 Ağustos 2016 Salı
büyülü-arizi/güzellik ve Sade/polaroidin zaten tahrik etmiş olduğu dikizcilik dürtüsü
masumiyet sadece edepsizlik şeklinde kendini dışa vurur..mahremiyetin ifadesi çok yumuşak,bir okadar da rahatsız edici olabilir.
Sanat bedeni göstermediği zaman da onu üretici performer sanatçı haliyle kullanmakta,sanatçı bu durumda yapıtlarının yaratıcısı olmaktan çok kendisi yapıt,bir etiket olmalıdır
15 Ağustos 2016 Pazartesi
TGN1412 the sorcerer's apprentice
25 saatlik bir zaman dilimi ve zeitgeberlerden etkilenmeyen muhatabsız jet-lag..
ve deney gerçekleşir..diğer bağışıklık sistemi hücreleri enkazı temizlemek üzere gelir ve acil durum sona erer...
14 Ağustos 2016 Pazar
non finito
gerçekte bitirilmiş olana asla ulaşılmayacağını bildikleri için,bitirilmiş olanın ideali,sadece bitirilmemiş şeyler aracılığıyla arzulanabilir
akustik bir tel olarak çığlık
çığlık atmayı bıraktığımızdan beri,çığlığın başına ne gelmiştir ?
artık, insan bedeni ve çığlık,bir korkunç bükülme olmaksızın,çığlıktan ayrı olarak burkulan beden olmaksızın,aynı anda aynı yerde olmayacaktır.
artık, insan bedeni ve çığlık,bir korkunç bükülme olmaksızın,çığlıktan ayrı olarak burkulan beden olmaksızın,aynı anda aynı yerde olmayacaktır.
ocellus tsimtsum triptik
boşluk yaratmak,en önemli edimdir.üstelik bu,gerçek yaratımdır çünkü bu boşluk pozitiftir.
görsel gerçekliğin,gözlerin gören boyutunun dışarıda bırakılmasıyla yaratılmış bir boşluk etrafında inşa edilir.
8 Haziran 2016 Çarşamba
kırık kadans
Akıl yürütmenin ve bilinçdışı fikirler ağının yaşanan duruma bir çerçeve sağlayabilecek tamponu yoktur.beden deneyimi doğrudan doğruya kayda geçirilmiştir.ilk inervasyon kaydını alacak başka bellek izi dizilimleri yoktur.yani temsiller arasında insan konuşması için gerekli olan boşluklar yoktur.bunun yerine tümce söz almıştır.
eklenti herzaman başka bir eklentinin ikamesidir.
temsil kendini mevcudiyet olarak ve im de bizzat şey olarak sunmak istedikleri anda yazı tehlikeli olur.
''Ayaklarımın altını yalıyor
kaldırımlar. Yer çekimi dökülen ağırlığı itiyorcasına tepkili, ayaklarımın
itinalı ilerleyişinde ayakkabının içinde hapsolan parmaklarım can çekişiyor,
adımlarım itiyadını yitirmiyor. Yeni evlenmiş bir dişinin ayaklarına olan bağımlığının
başka bir bedende enerjisel özgürlüğünün şaşkınlığına benzer yüzeyselliği var,
tikkk tukkkk takkk. Derin
bir nefesle rüzgarın ağır nem kokusunu üzerime hoyratça dökülüşünün soluması
kısa ve kesik dökülüyor, başımı bir pusulanın yönünü arayışının sersemletici
dönüşleri gibi kısa ve kesik çevirerek, denizin kokusuyla burnumun çekimine
,tuz ile dilimin özlemini birleştirme eylemlerimin; avını yakalamış bir avcının öz güvenindeki derin açıkların bir anda kısa ve kesik kapanışlarının göz bebeğine yaptığı basının gösterişine benzer bir gösteriş ve parlaklıkla buluşuyor
gözlerim. Gözlerim denizi soyuyor çırılçıplak bırakırcasına itinalı
dokunuşlarla değiyor. Kokluyorum. Boynumdan aşağıya rüzgarın nefesi soluyor,
saçlarım on sekiz yaşındaki kızın salıncakta salınmasının yarattığı cazibe
kadar hoyrat. Derin bir nefesle denizin koynundan tuzu çekiyor burnum bir nargile
hoşluğu yaratıyor genzimde, genzimde uyuyan mentayla birleşip akciğerlerimde
amansız boğuluyor kısa ve kesik soluyor. Her ilerleme başlangıçta gördüğünün
ancak yarı büyüklüğündedir, ilerliyorum başlangıçtan büyüyen bir hızla denize
yaklaşıp büyüklüğüyle yarı küçülüyorum. Elimdeki gazetenin hışırtısı yüksek
ökçeli ayakkabılarımın yüzeysel dokunuşlarında ki sese karışıyor, tiktuk tak
hışş. Denizi tamamen kucaklayan bir kafenin açık alanındaki boş bir masaya
oturuyorum. Otururken gül kurusu etekliğimi kışkırtıyor rüzgar etekliğime söz
geçiremiyorum, bacaklarım birbirine dokunmak ve sarılmak ayrı uçlarda kalmanın
ve birbirine kavuşmanın özlemiyle bir simetriyle sarılıyorlar, bacak bacak
üstünde, üstünde rüzgarın kışkırttığı gül kurusu etekliğimin dokunuşlarıyla
oturuyorum.eklenti herzaman başka bir eklentinin ikamesidir.
rüyanın uyanıklıkla karşıtlığı da metafiziğin bir temsilidir.ya rüya sahnesi her zaman bir yazı sahnesiyse.....
13 Mayıs 2016 Cuma
fiziksel sağlık ,toplumun nasıl işlediğiyle ilişkilidir.
özdeşleşme
bilinçdışı dinamiklerin yerini enfeksiyonun bakteri modeli aldı.insanlar arası ilişkiler,yeniden tasarlanarak bir organizma ile mikrop arasındaki ilişkiye dönüştürüldü.
Roseto ve biyolojik beden ile topluluk arasındaki bağ
organik bağımlılık ve vudu
yıldönümü reaksiyonları,Nemesis inancı
bilinçdışı dinamiklerin yerini enfeksiyonun bakteri modeli aldı.insanlar arası ilişkiler,yeniden tasarlanarak bir organizma ile mikrop arasındaki ilişkiye dönüştürüldü.
Roseto ve biyolojik beden ile topluluk arasındaki bağ
organik bağımlılık ve vudu
yıldönümü reaksiyonları,Nemesis inancı
16 Şubat 2016 Salı
Temel imkansızlık
Hakikaten de insan çabası imkansız bir şey,ilk elde asla varolmamış bir şey için mücadele etme fikrinden daha iyi ne niteleyebilir ? her şey olduğunu iddia eden bir şeyle karşı karşıya kaldığımızda hep bazı şeyler eksik gibi görünür.geçmişinde sanat,insan vucudunu örtülü ve gizlenmiş olarak resmmetti.Yakın dönemdeki çabalar ise örtüyü kaldırmak,cinsel organlardan iç organlara kadar herşeyi göstermek konusunda kararlı davranmasına rağmen yine de gözün iştahını tatmin etmedi.Bazı şeyleri görmemiz engellendiğinden değil,görsel bir imgesi bulunmaması nedeniyle görülmeyecek bazı şeyler olduğu içindir.İşte bu imkansızlık Sara Lucas'ın eserlerinde incelenebilir belki de..belkide kendi hakikatimizde
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)